Trafik Kazalarında Cezai Sorumluluk

2198 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3.maddesinde trafik kazası ‘’Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve maddi zararla sonuçlanmış olan olay’’ olarak tanımlanmıştır.

Bir olayın Yasa kapsamında ’‘trafik kazası ’‘sayılabilmesi için meydana gelen kazanın karayolunda meydana gelmiş olması, olaya hareket halinde olan bir veya birden fazla araç karışmalıdır, olay sonunda ölüm, yaralanma maddi zarar arasında nedensellik bağı kurulabilmelidir.

Trafik kazaları taksirli suçlar kapsamında yer almaktadır. Taksirli suçlar ise, istenerek işlenen bir fiilden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen yasanın cezalandırdığı sonuçların ortaya çıkması durumundaki suçlardır [Yılmaz 2002].

Karayolları Trafik Kanununa veya Karayolları Trafik Yönetmeliğine aykırı hareket edenler hakkında -eylemleri bir başka suç teşkil etse veya etmese dahi- trafik polisi veya kimi durumlarda yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından yürürlükte olan Trafik Cezası Hükümleri doğrultusunda idari para cezasına hükmedilir. Ve hatta trafikten men ehliyetin alınması, sürücü belgesine ceza puanı uygulanması gibi müeyyideler uygulanır. Trafik Cezaları her yıl yeniden düzenlenir.

Bunların yanı sıra trafik kazası sonucunda meydana gelen yaralanma veya ölüm olayları neticesinde ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davası açılır. Buna ilişkin hükümler 5237 sayılı TCK’ nun özellikle 85 ve 89 maddelerinde belirlenmiştir.

Taksirli suçların önemli bir bölümünü trafik kazaları oluşturmaktadır. Bu bağlamda trafik kazalarında hukuki ve cezai sorumluluk yönünden cezalar belirlenirken failin ve/ veya kazaya etki eden faktörlerin kazanın meydana gelmesindeki kusurunun varlığı ve derecesinin mutlak surette doğru belirlenmesine ihtiyaç vardır. Çünkü Türk hukukunda geçerli olan sorumluluk ilkesi, “kusur ilkesi” dir. Bu nedenle de sorumluluk kavramının ve trafik kazalarından doğan hukuki sorumlulukların tüm yönleriyle ortaya konulması gerekir. Trafik kazalarında fail fiilinden kusuru derecesinde sorumlu olacaktır. Bu bakımdan trafik kazalarında trafik kazası tespit tutanağı düzenlemenin; sadece kazaya karışan kişileri, araçları ve kazanın tarihini ve meydana geldiği yeri, gerek Cumhuriyet savcılıkları ve mahkemeler gerekse istatistik bilgiler açısından tespit etmek değildir. Önemli olan kaza yerinde kısa sürede değişime uğrayabilecek veya yok olabilecek kazayla ilgili iz ve delillerin eksiksiz ve doğru tespit edilmesidir. Çünkü kaza sonrası gerek yargılama sürecinde, kazaya neden olan kusurlu faktörlerin hukuki sorumluluklarının belirlenmesinde gerekse dava dosyasının CMK nın 63. maddesi gereği bilirkişi incelemesine sunulmasında ve bilirkişi raporlarının düzenlenmesinde trafik kaza tespit tutanakları esas alınacaktır. Bu bağlamda da kaza sonrası yargılamanın ve neticesinde de adaletin doğru ve hızlı tecelli etmesi ve en önemlisi de kazaların meydana gelmesinde etken olan kusurlu faktörlerin ve kusurlu davranışların belirlenerek bunlara yönelik önleyici tedbirlerin vakit kaybedilmeden alınması ancak usulüne uygun ve kazaya neden olabilecek tüm kusurlu faktörleri ve bu faktörlerin kazanın meydana gelmesindeki etkilerinin doğru ve eksiksiz tespit edildiği trafik kazası tespit tutanağı ile mümkün olacaktır.

Taksirle öldürme 

5237 sayılı yasa ile eski yasalarımızda bulunmayan bilinçli taksir kavramı da hukuk sistemimize girmiştir. Kaba bir örnek vermek gerekirse alkollü araç kullananın bilinçli taksirle hareket eşiğinden bahsedilebilir. Böyle bir durum cezanın arttırılma sebebidir. Ve şikâyet aranmaksızın kamu davası açılmasını gerektiren hukuki sonuç yaratır.

Yine bilinçli taksirle hareket eden hapis cezası yerine geçecek yaptırımlardan faydalanamaz

Taksir

Trafik kazaları sonucunda – taksirle yaralama veya taksirle ölüme sebebiyet verme suçlarının ihlali nedeni ile -açılacak davalarda sanığın kusuru verilecek cezanın belirlenmesi açısından önem arz etmektedir. Trafik kazalarında doğan zararlar, sözleşme dışı sorumluluk alanını ilgilendirir[Aşçıoğlu)

Gerçekten de kazanın meydana gelmesinde kusuru olmayan kişi hakkında kamu davası açılmaz. Açılmış kamu davası neticesinde kusursuz olduğu sabit olan sanık hakkında ceza tayin edilmez. Kusur asli kusur veya tali kusur olarak ehil bilirkişiler tarafından belirlenir. 

Bir kusurun varlığını ispat yükümlülüğü zarar görene aittir. Eğer zarar gören, zarar verenin kusurlu olduğunu ispat edemezse oluşan zarara katlanmak zorunda kalır. Kusur sorumluluğunda, kusurun yanında davranış, uygun illiyet bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının da aranması gerekir. Kusura dayanan sorumluluk genel ve temel bir sorumluluktur. Kusura dayalı sorumluluk konusu 818 sayılı Borçlar Kanunu’ nun (BK) 41. maddesinde 2 düzenlenmiş olup bu madde ile kusura dayalı sorumluluk esas alınmakla birlikte, trafik kazalarından doğan sorumlulukta ise işletenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk kapsamında mütalaa edilmiştir

1 Y.4.HD tarih 1513 esas 910 karar, Y.4. HD tarih 1984/6021 esas 1984/ 6856 karar. 2 Bk.mad Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp (kayıtsızlık) yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur. 3 (Değişik: /28 md.) Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna, trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir.

Mağdur tarafın şikâyetçi olmaması ve mağdur tarafın zararının kısmen veya tamamen karşılanması da bu tür davalarda hâkimin takdirini etkileyecek ve verilecek hapis cezasının başka bir yaptırıma çevrilip çevrilmemesini belirleyecek önemli etkenlerdendir.

Saygılarımla.