KAMUOYUNDA YUVA YIKAN KADIN TAZMİNATI OLARAK BİLİNEN TAZMİNAT HAKKINDA

Türk Medeni Kanunu madde 185’e göre evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulur. Evliliğin kurulmasıyla birlikte eşlerin birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülükleri ortaya çıkar. Bu hak ve yükümlülüklere örnek olarak çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine birlikte özen gösterme yükümlülüğü, evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlama yükümlülüğü, yardım yükümü ve eşlerin sadakat yükümlülüğünü verebiliriz. Eşlerin sadakat yükümlülüğü genelde eşlerin üçüncü kişilere yönelik davranışlarına ilişkindir.

Evlenmeyle kurulan evlilik birliği, özel ve genel boşanma sebepleriyle sona erebilir. Özel boşanma sebepleri zina, hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış, terk, küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme olarak sayılır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, anlaşmalı boşanma ve ortak hayatın kurulamaması ya da fiili ayrılık ise genel boşanma sebeplerindendir.

Boşanmayla biten evlilikle birlikte maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası olmak üzere mali sonuçlar ortaya çıkar. Ancak bu sonuçlar sadece eşler arasında doğar.

Evlilik birliği kişiliğin bir parçası sayılır ve dolayısıyla evlilik birliğine yapılan saldırılar kişilik hakkı ihlali oluşturur. Eşlerden birinin sadakat yükümünü ihlal etmesinden sonra, diğer eş boşanma davası açmadan, kişilik hakkının ihlalinden doğan dava haklarını kullanamaz. Ancak boşanmayla birlikte kullanabilir, evlilik birliği devam ederken böyle bir imkanı yoktur. Eşlerden biriyle birlikte evlilik birliğinin yükümlülüğüne aykırı şekilde diğer eşin kişilik hakkını ihlal eden 3. kişiye karşı da maddi ve manevi tazminat davası açılamaz.

Kocayla birlikte ilişkiye giren ve dolayısıyla diğer eşin kişilik hakkını zedeleyen 3. Kişi aleyhine açılan dava kamuoyunda ‘yuva yıkan kadın’ tazminatı olarak anılmaktadır. Aslında burada 3.kişiye açılan dava, yalnızca sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan erkek ile ilgili değil, aynı şekilde sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan kadın için de geçerlidir. 2015 yılına kadar yuva yıkan kişiye yani 3. kişiye karşı, haksız fiil sebebiyle yuva yıkan kadın tazminatı olarak bilinen manevi tazminat davası açılabiliyordu. Yargıtay 2014 yılında verdiği bir kararla, cinsel ilişki olmadan sadece duygusal ilişkiye giren 3. kişiye karşı dahi manevi tazminat davası açılabileceğini belirtmiştir.

2015 yılında fazla karmaşık hale gelen ‘’yuva yıkan kadın tazminatı’’ hakkında Yargıtay Genel Kurulunda bir oylama yapılmıştır. Yargıtay Genel Kurulu’nun çoğunluk üyesi, üçüncü kişi konumundakilerin, evlilik birliğinin tarafı olmadıklarından dolayı haksız fiil oluşmadığını ve dolayısıyla manevi tazminatı gerektirecek bir durum oluşmadığı fikrini savunarak, manevi tazminat davası açılamayacağı yönünde oy verdi. Geriye kalan azınlık üyeler ise sadakatsizliğin bir haksız fiil olduğunu, aldatan eşle birlikte olan 3. kişilerin de bu haksız fiile katılarak aldatılan eşin kişilik hakkını zedelediğini savunarak manevi tazminat davası açılabileceği yönünde oylarını kullandı. Sonuç olarak 3 oyla, bu üçüncü kişilere karşı manevi tazminat davası açılamayacağına karar verildi.

Günümüzde de yukarıda bahsettiğim üzere ‘yuva yıkan kadın tazminatı’ olarak adlandırılan, evlilik birliğinin yükümlülüklerine aykırı hareket eden eşin ilişkiye girdiği 3. kişiye aleyhine, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı sonucu manevi tazminat hükmedilmemektedir.