T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/6328
K. 2008/31990
T. 24.11.2008
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Göktaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan işverence feshedildiğini, istifa dilekçesine imzanın ihbar ve kıdem tazminatının ödenmeyeceği baskısı ile zorla attırıldığını ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, davacının istifa dilekçesi vererek iş sözleşmesini kendisinin sonlandırdığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının iradesini fesada uğratacak ve fesih sonucunu doğuran istifayı geçersiz kılacak ölçüde zor ve baskı kullanıldığının davacı tarafça ispatlanmadığı, davacının iddia ettiği gibi tazminatlarının ödenmeyeceği veya tazminat ödenmeden işten çıkartılacağı gibi beyanların istifayı gerektirecek yeterlilikte ve ağırlıkta cebir veya tehdit olarak kabul edilemeyeceği, davacının istifa ile iş sözleşmesini sonlandırdığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki iş ilişkisinin istifa suretiyle sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, hak sahibine, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır ( Oğuzman, Kemal, Türk Borçlar Kanunu ve İş Mevzuatına Göre Hizmet “iş” Aktinin Feshi, İstanbul 1955. s. 41 ) .
İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanununun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanununda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin haklı fesih nedenlerine dayanarak işçiye istifa dilekçesi vermesi halinde baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine de gerçek anlamda istifa olarak değer vermek mümkün olmaz. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, ancak işveren feshinin haklı olup olmadığını değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir ( Yargıtay 9.HD. 3.07.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K. ) .
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu ihtimalde ise işçinin haklı olarak sözleşmesini feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesine dayanılmakla birlikte işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz. Bundan başka işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir.
Dosyada mevcut davacının imzasını taşıyan ve davacı tarafından el yazısı ile yazılmış olan istifa dilekçesinde “çalışmakta olduğum şirket yeni işveren tarafından satın alınmıştır. Bu yeni işverenle çalışmayı uygun bulmuyorum. Bu nedenle görevimin gerektirdiği sorumlulukları gerektiği şekilde yerine getireceğimiz düşünmüyorum. Yeni işverenle çalışmak istemediğim için İş Kanunun 24/II. Maddesi gereği iş sözleşmemi haklı nedenle 14.02.2007 tarihi itibariyle feshediyorum. … yasal kıdem tazminatımın ödenmesini bilgilerinize arz ederim” ifadelerine yer verilmiştir. Davacıya ihbar ve kıdem tazminatı ödenmiştir. Dinlenen davacı tanıkları iş sözleşmesinin feshedildiği gün muhasebeye çağrıldıklarını, muhasebecinin iş sözleşmesini sonlandıklarını belirttiğini ancak istifa dilekçesi imzalanmadığı taktirde 1-2 ay içinde tutanak tutup işten atacaklarını belirtmesi üzerine davacının istifa dilekçesi vermek zorunda kaldığını açıklamışlardır. Davalı işverence verilen kesin süreye rağmen tanık bildirilmemiştir. Davacı tanıklarının anlatımları, davacıya belirtilen istifa dilekçesine rağmen ihbar ve kıdem tazminatının ödenmiş olması ve istifa dilekçesinde belirtilen ifadelerin ilkokul mezunu olan davacıya işverence yazdırılmış olduğunun anlaşılması karşısında istifa dilekçesinin davacının iradesini yansıtmadığının ve iş sözleşmesinin davalı işverence yazılı bir fesih bildiriminde bulunulmadan feshedildiğinin kabulü gerekir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi hatalı olmuştur.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1- ) Yerel mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- ) İşverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının IŞE IADESINE,
3- ) Davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak 4 aylık ücreti olarak belirlenmesine,
4- ) Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna,
5- ) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6- ) Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 500 .-YTL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7- ) Davacı tarafından yapılan ( 362.40 ) YTL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8- ) Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak, 24.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.