Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle çok yönlü mücadele amacıyla ‘’Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’’ 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Bundan kaynaklı olarak sözleşmeye uluslararası alanda ‘’İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’’ denilmiştir.
Sözleşme, yürürlük maddesi gereğince 10 ülkenin onayıyla 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeyi ilk onaylayan ve imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Sözleşmeyi, Mart 2019 itibariyle 33 devlet ve Avrupa Birliği onaylamıştır.
Sözleşmenin amacı kadını ve aile bireylerini şiddetten korumak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti kovuşturmak ve önlemek, şiddet mağdurlarına ve failine destek politikaları oluşturmaktır.
Sözleşmenin niteliğine bakarsak, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan bağlayıcı ve bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına yer verilen ve şiddetin aslında kadın-erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda sözleşmenin en güçlü yanlarından biri, getirdiği izleme mekanizmasıdır.
Sözleşmenin taraf devletlerce etkili bir biçimde yerine getirilip getirilmediğini denetlemek için bünyesinde alanında uzman üyelerden oluşan bir ‘’Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadele Uzmanlar Grubu ‘’ (GREVIO) kurulmuştur. GREVIO toplamda 10 üyeden oluşur. GREVIO’nun ilk başkanlığına Türkiye’den aday gösterilen Prof. Dr. Feride ACAR seçilmiştir ve iki dönem başkanlık yapmıştır. GREVIO’nun görevleri şunlardır:
-Taraf devletler hakkında düzenli olarak denetim raporları oluşturmak,
-Raporlarda devletlere kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadelede önerilerde bulunmak,
-Önerilerin yerine getirilip getirilmediğinin takibini yapmak,
-Avrupa genelinde kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ortak normlar yaratılmasına ve taraf devletlerin bu alanda ilerleme sağlamasına zemin hazırlamak.
SÖZLEŞMENİN İÇERİĞİ
-Sözleşmenin ilk maddesinde sözleşmenin amaçları açıklanmıştır. Bu maddeye göre sözleşmeye taraf devletler kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik ve aile içi şiddeti önlemek, kadına karşı yapılan her türlü ayrımcılığın kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yoluyla kadın-erkek eşitliğine teşvik etmek, şiddet mağdurlarını korumak ve mağdurlara destek vermek için kapsamlı politikalar ve tedbirleri tasarlamak, kadına yönelik ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirmek ve şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla işbirliği yapmaları için örgütlere ve kolluk kuvvetlerine destek sağlamakla mükelleftir.
-Sözleşmenin ikinci maddesinde sözleşmenin kapsamına yer verilmiştir. Buna göre sözleşmenin odağının kadına yönelik yapılan aile içi şiddeti içeren kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri üzerine olduğu belirtmektedir. Taslağı hazırlayanlar aile içi şiddetin mağdurlarını çoğunluğunun kadın olduğunu vurgulamasının önemli olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda bu sözleşme tüm aile içi şiddet mağdurlarını korumayı amaçlar. Ve bu sözleşme barış zamanlarında ve silahlı çatışma durumlarında uygulanır.
-Sözleşmenin diğer maddelerine kısaca değinelim. Dördüncü maddede sözleşmeye taraf devletler kadın erkek eşitliği ilkesini ulusal anayasalarında veya diğer uygun mevzuata dahil eder ve ilkenin uygulamada gerçekleştirmesini güvence altına alır ve kadına yönelik ayrımcılığı ihtiyaç bulunması halinde, yaptırımlar uygulayarak yasaklar. Bundan dolayı kadına yöneltilen şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için uygulanacak bu yaptırımlar kadın erkek eşitliğine teşvik etmelidir. Çünkü sadece güçlü bir eşitlik gelecekte bu şiddeti önleyecektir.
-Sözleşmeye şiddetin gerekçelendirilmesini engellemek için 12. Maddenin 5. Fıkrasında ‘’Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.’’ cümlesi eklenmiştir. Yani şiddet eylemini meşrulaştırmak için herhangi bir gerekçeye başvurulamayacağı belirtilmiştir.
-Davranışlar, fikirler çok erken yaşta şekillenen olgulardır. Şiddeti engellemek için ebeveynler, erken yaştan itibaren çocuklarına bu konuda eğitim vermelidir. Ebeveynler bu konuda birinci dereceden sorumlu olsalar dahi eğitim kurumlarına büyük iş düşmektedir. Bundan kaynaklı sözleşmede taraf devletlere bu konuda tedbir almaları için sorumluluk verilmektedir. Sözleşmenin 14. maddesinde kadın-erkek eşitliğini, karşılıklı saygıyı, kadına yönelik cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığını müfredata eklemek ve eğitim sürecinin her düzeyinde öğretim materyallerinin içerisine dahil etmek için taraf devletlerin adım atması gerektiğini belirtmiştir. Sadece eğitimle kalmayıp spor faaliyetlerinde, kültürel faaliyetlerde, boş vakit faaliyetlerinde ve medyada da şiddeti önlemek için teşvik edici adımlar atılması gerektiği vurgulanmıştır.
-Sözleşme mağdurları korumakla yetinmeyip failin iyileştirilmesi noktasına da değinmiştir. 16. Maddenin ikini fıkrasında ‘’ Taraf devletler faillerin, özellikle de cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemelerini önlemeyi hedefleyen tedavi programlarının oluşturulması veya desteklenmesi için gereken yasal veya diğer tedbirleri alır’’ denmiştir. Yani buradaki temel amaç suç işlemeyi önlemek ve suç işleyenleri başarılı bir biçimde tekrardan topluma kazandırmaktır.
-‘’ Taraf devletler, mağdurların şiddet sonrası toparlanmalarını kolaylaştıracak hizmetlere erişilebilir olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır. Bu tedbirler gerek duyulduğunda, hukuki ve psikolojik danışmanlık, maddi yardım, konut, eğitim, öğretim ve iş bulmalarına yardım gibi hizmetleri içermelidir.’’ Denmiştir 20. Maddenin ilk fıkrasında. Sözleşme taraflarının mağdurların bu hizmetlere erişimini, desteklenmelerini ve ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlaması gerekmektedir.
-Sözleşme taraf devletlere mağdurların bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmaları hakkında bilgi sahibi ve bu mekanizmalara erişebilir olmaları için gerekli istihdamı sağlamakla yükümlüdür. Yani şiddet mağdurları iç hukuk yollarını tüketmeleri halinde bölgesel veya uluslararası şikayet mekanizmalarına başvuru haklarına sahiptir. Aynı zamanda mağdurlar için taraf devletler; güvenli konaklama amacıyla, yeterli sayıda, uygun ve kolayca ulaşabilecekleri sığınakların hazırlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadır.
-Şiddet mağdurları bu sözleşmeyle gizliliğe esas olmak üzere arayanın kimliğini sağlamak şartıyla 7/24 kesintisiz ve ücretsiz danışmanlık için telefon yardım hattına ulaşma hakkına sahiptir. Aynı zamanda taraf devletler cinsel şiddet mağdurları için tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışmanlık sağlamak üzere yeterli sayıda, uygun ve kolay erişilebilir tecavüz kriz veya cinsel şiddet yönlendirme mekanizmaları kurulması için tedbir almakla yükümlüdür.
-Sözleşmenin 29. Maddesinde taraf devletlerin mağdurların faile karşı başvurmaları için gerekli yasal yolları ve tedbirleri alması gerektiği vurgulanmıştır. Aynı şekilde mağdurların faillerden kabul edilen suçlar için tazminat talep etme hakkına sahip olmaları sağlanır. Mağdurun uzun süreli ciddi bedeni yaralanma geçirmesi veya sağlığının bozulması durumlarında devlet tazminatının verilmesi gerektiğini vurgulamışlardır.
-Sözleşme; zorla evlilik, takip sonucu güvenliği tehlikeye atma, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, tecavüz dahil cinsel şiddet, kadın sünneti, zorunlu kürtaj ve zorunlu kısırlaştırma, cinsel taciz, yardım ve yataklık ve buna yeltenme, namus dahil suçun kabul edilemez gerekçeleri durumlarında taraf devletlerin yasal ve diğer tedbirleri alması gerektiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda ‘’Bu Sözleşme uyarınca tanımlanan bu suçlar, mağdur ile failin arasındaki ilişkinin niteliğine bakılmaksızın uygulanacaktır.’’ Maddesiyle genellikle aile içi veya mağdurun yakın çevresi tarafından şiddete uğradığı göz önüne alınmış ve bunların şiddete gerekçe olamayacağı vurgulanmıştır.
-46. Maddede faile verilecek cezayı ağırlaştıracak nedenler belirtilmiştir. Bunlar:
A) Suçun, iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya birlikte yaşanan bireye karşı, aile fertlerinden biri tarafından, mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlendiği hallerde;
B) Suçun veya suçların mükerrer olarak işlenmesi halinde;
C) Suçun belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş bir bireye karşı işlenmesi halinde;
D) Suçun bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi halinde;
E) Suçun iki veya daha fazla insan tarafından birlikte hareket ederek işlenmesi halinde;
F) Suçtan önce veya suçun işlenmesi esnasında çok aşırı düzeylerde şiddet uygulanmış olması halinde;
G) Suçun silah kullanarak veya silah tehdidiyle işlenmiş olması halinde;
H) Suçun mağdura ağır fiziksel veya psikolojik zarar vermesi halinde;
İ) Failin daha öncede de benzer suçlardan hüküm giymiş olması halinde taraf devletler gerekli yasal ve diğer tedbirleri alır.
-Sözleşmenin en önemli vurgularından biri de bütün şiddet biçimleri için arabuluculuk ve uzlaştırma dahil olmak üzere zorunlu alternatif çatışma çözüm süreçlerinin yasaklanmış olmasıdır. Ülkemizde yakın zamanda tartışılan aile hukukunda zorunlu arabuluculuk konusu gündeme gelmiş ve şiddete uğrayan aile bireylerini çaresiz duruma düşürebilecek olması konusunda tartışma ortamı yaratmıştır. İstanbul Sözleşmesi bu konu için net bir yasaklama koymuştur.
-Sözleşme soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu önlemler konusunu maddelerde ayrıntılı bir biçimde işlemiştir. Taraf devletler bu konularda gerekli yasal ve diğer tedbirleri almak ve bu sözleşmeye uymak zorundadır.
-Sözleşmeye göre taraf devletler vatandaşı olmayan kadınlara da koruma sağlamakta ve sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir. Oturma izni, cinsiyete dayalı sığınma talebi, geri göndermeme gibi konulara maddelerde değinerek bu konularda taraf devletlerin gerekli önlemleri , yasal ve diğer tedbirleri almaları konusuna değinerek göçmen ve sığınmacı mağdurların hakları korunmuştur.
Bu sözleşmeyle kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi konuları uluslararası alanda gündeme gelmiş ve kadınlara yönelik ülkemiz adına da büyük bir adım atılmıştır. Dileriz ki bu sözleşme gelecekte kadın-erkek eşitliğini tartışmayacağımız, kadına yönelik şiddetin söz konusu olmayacağı, cinsiyet ayrımcılığının vurgulanmadığı bir dünya için büyük ve önemli bir adım olur.
*Sözleşmenin tamamına ulaşmak için: https://kadininstatusu.aile.gov.tr/uploads/pages/istanbul-sozlesmesi/istanbul-sozlesmesi-tr-2.doc Saygılarımla